Yeni Makale – Denizli Haber Denizli Güncel https://yirmihaber.com Denizli Haber Tue, 19 Jul 2022 23:15:57 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.4.5 Prof. Dr. Mustafa Yıldıran’ın Yeni Yazısı; Üç Haneli Enflasyon ve Enflasyon Muhasebesi https://yirmihaber.com/uc-haneli-enflasyon-ve-enflasyon-muhasebesi/ https://yirmihaber.com/uc-haneli-enflasyon-ve-enflasyon-muhasebesi/#respond Tue, 19 Jul 2022 23:12:50 +0000 https://yirmihaber.com/?p=5430 Küresel salgından sonra dünyada ve Türkiye’de enflasyon patladı. Türkiye’de 2019 yılının başından bu yana tüketici fiyatlarında %227, üretici fiyatlarında ise %389 artış var. Enflasyonu 2022 yılı Haziran ayı sonunda TÜİK..

The post Prof. Dr. Mustafa Yıldıran’ın Yeni Yazısı; Üç Haneli Enflasyon ve Enflasyon Muhasebesi first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
Küresel salgından sonra dünyada ve Türkiye’de enflasyon patladı. Türkiye’de 2019 yılının başından bu yana tüketici fiyatlarında %227, üretici fiyatlarında ise %389 artış var. Enflasyonu 2022 yılı Haziran ayı sonunda TÜİK ölçümlerine göre tüketici fiyatları,%78,6 ve üretici fiyatları da %138,31’e yükseldi. Yani Türk ekonomisi 2022 yılının Şubat ayından beri üç haneli enflasyon ortamındadır. Üretici fiyatlarının yüksekliği doğrudan üretim maliyetleri ile ilgili olduğu için, tüketici fiyatlarındaki beklentileri de olumsuz etkilemeye devam ediyor.

Enflasyonist ortam, insanların satın alma gücünü azaltmakta, ülkedeki fiyat davranışlarını bozmakta ve sürekli fiyat artışları beklentisi altında ekonomik belirsizlikleri artırmaktadır. Enflasyonla mücadele şartları da sürekli olarak zorlaşmaktadır. Türkiye’de enflasyon, para politikasındaki belirsizlik, kamu maliyesinde artan riskler, küresel emtia fiyatlarındaki artış ve gıda/yüksek teknoloji ürünleri/konut gibi iktisadi malların fiyatlarındaki artış beklentilerine bağlıdır. Bu konularda enflasyonla mücadele kapsamında hem kamuda ayrıntılı bir ekonomik program izlenmediği hem de küresel ekonomideki belirsizlik azalmadığı için, enflasyon tehdidi artarak devam etmektedir.

Enflasyonla mücadele de kim ne yapabilir? Sorusunun cevabı muhatabına göre değişecektir. Bireyler ve hane halkı enflasyon karşısında, satın alma gücünü sürekli kaybettiği için mücadele etme imkânları sınırlıdır. Kamu kesimi, küresel salgınla başlayan gevşek kamu maliyesi ve para politikası uygulamaları nedeniyle talep yönünden enflasyonun artışında etkisi bulunmaktadır. Klasik anlamda enflasyonla mücadele yöntemleri olan sıkı para politikası ve daraltıcı maliye politikası yöntemleri tercih edilmemektedir. Reel sektör ve firmalar ise, enflasyonla mücadelede ihracat pazarlarını çıkış yolu olarak görmektedir. Türkiye’de 2021 yılında İSO-500 firmalarının ihracatı %39 ve faaliyet karlılığı ise %139 artmamıştır. Fakat borçlanma faizlerinin yükselmesi ile firmaların finansman giderleri ve enflasyon nedeniyle maliyetleri artığı için karlılıklarının fiktif(görünürde) olup, olmadığı tartışmalıdır. Enflasyonist ortamda firmaların enflasyonla mücadele edebilmesi için, mali bilgilerinin enflasyondan arındırılması gerekir.

Türkiye’de normal enflasyon dönemlerinde hazırlanan mali tabloların, yüksek enflasyon dönemlerinde gerçekliği tartışmalı olacaktır. Tarihi değerler üzerinden kayıt yapılmasını içeren Vergi Usul Kanunu hükümlerinin uygulanması, firmaların planlama, yönetim ve stratejilerini olumsuz etkiler. Ayrıca sürekli fiyatları artan ürünlerin satışını yapan firmaların yüksek kar nedeniyle vergi yükü de artacaktır. Yine firmalar enflasyonun etkisini azaltmak için borçlanmaya yöneleceği için, borçlanmanın getirdiği finansal yüklerin finansal sıkıntı maliyetlerini artırması söz konusu olabilir. Ayrıca yabancı firmaların yerli paranın düşüşü nedeniyle, kur çevirme maliyetleri artacak ve uluslararası muhasebe standartları ile değerleme yapılmadığı için finansal tabloların güvenilirliği de tartışılacaktır. Bu nedenle, firmaları enflasyon muhasebesi uygulamaları ile gerçeğe yakın değerleme ve mali tablolar hazırlama imkânı elde edebilecektir.

Firmalarda enflasyondan arındırılmış mali bilgiler ‘enflasyon muhasebesi’ kurallarının uygulanması ile elde edilebilir. Türkiye’de enflasyon muhasebesi uygulamaları için, 2004 yılında 5024 sayılı kanun çıkarılmıştır. 1994 ve 2001 yıllarındaki üç haneli enflasyon rakamlarına ulaşınca ‘enflasyon muhasebesi’ düzenlemesi zorunlu oldu. Yalnız şimdiye kadar 2004 yılında uygulansa da, enflasyon muhasebesinin Türkiye’de tam olarak uygulandığını söylemek zordur.

Enflasyon muhasebesine geçiş şartları nelerdir?

Enflasyon muhasebesinin uygulanmasına VUK mük.298. maddesinde de sayılan aşağıdaki şartlar gerçekleştiğinde geçilir:

-İçinde bulunan dönem de dâhil yıllık Yi-ÜFE endeksine göre hesaplanan enflasyon toplamı son 36 ayda %100’ü geçmesi ve

-içinde bulunan dönemde %10’dan fazla olması durumda enflasyon muhasebesi uygulanır.

-Ayrıca enflasyon muhasebesini uygulayabilmek için (a) Gelir veya kurumlar mükellefi olmak, (b) bilanço esasına göre defter tutmak şartlarını da taşımak gerekir.

Kasım 2021’den sonra Türkiye’de enflasyon muhasebesi şartları oluşmasına rağmen, 20/01/2022 tarihli resmi gazetede yayınlanan 7352 sayılı kanuna geçici madde ile geçiş ertelenmiştir. Fakat düzenleme de ‘1/12/2023 tarihli mali tablolar, enflasyon düzeltmesi şartlarının oluşup oluşmadığına bakılmaksızın enflasyon düzeltmesine tabi tutulur’ ifadesi yer aldığı için 2023 yılında üçüncü maddede şartları taşıyan tüm firmalar enflasyon muhasebesi uygulayacaktır.

Türkiye’de firmalar için UMS 29 “Yüksek Enflasyonlu Ekonomilerde Finansal Raporlama” standardına göre finansal tabloların enflasyon düzelmesini de 2005 yılından bu yana yapılabilmektedir. Fakat VUK’na göre vergi matrahında enflasyon düzeltme sonucunda elde edilecek kar veya zararın işlemlere konu olamaz. Bu nedenle, firmalar enflasyon düzeltmesini yaptıklarında kendilerine gerçek finansal performanslarını ölçmek imkânı verecektir. Özetle, yeniden üç haneli enflasyonu gören Türk firmaları, enflasyon muhasebesi ile firma değerlerini enflasyondan arındırmak için araç olarak kullanabilir.

Saygılarımla.

Prof. Dr. Mustafa Yıldıran

The post Prof. Dr. Mustafa Yıldıran’ın Yeni Yazısı; Üç Haneli Enflasyon ve Enflasyon Muhasebesi first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
https://yirmihaber.com/uc-haneli-enflasyon-ve-enflasyon-muhasebesi/feed/ 0
Kur Hareketleri ve Mali Gelecek https://yirmihaber.com/kur-hareketleri-ve-mali-gelecek/ https://yirmihaber.com/kur-hareketleri-ve-mali-gelecek/#respond Mon, 29 Mar 2021 17:32:20 +0000 https://yirmihaber.com/?p=2655 Türkiye’de döviz kur hareketleri son iki haftadan beri arttı. Finansal piyasalarda özellikle borsada kur artışının sermaye girişlerini olumsuz etkilenebileceği fikri üzerinden, ekonomistler ve yatırımcılar çoğunluğu meydana gelen kur artışlarını dikkatle..

The post Kur Hareketleri ve Mali Gelecek first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
Türkiye’de döviz kur hareketleri son iki haftadan beri arttı. Finansal piyasalarda özellikle borsada kur artışının sermaye girişlerini olumsuz etkilenebileceği fikri üzerinden, ekonomistler ve yatırımcılar çoğunluğu meydana gelen kur artışlarını dikkatle izlemeye başladılar. Aslında kurun artışından çok, kurun günlük değişim aralığının yüksek olması kur riski açısından önemlidir. İhracatçılar, dövizle borçlananlar ve kamu finansmanı açsısından bu sorun ekonomik sorunlar arasında en üsttedir. 2005 yılından sonra kurun seyri incelendiğinde, 2017 yılından sonra dalgalanmaların arttığını göstermektedir.  2012 yılından 2021 yılının Mart ayı sonuna kadar olan günlük döviz dalgalanmaların ortalama günlük değişimi Avro’da %4,37, dolar da ise %3,74 seviyesindedir. Bu oranlar, dövizle sözleşme yapacaklar için endişe verecek seviyedir. Yine aynı dönemde günlük %10’a yakın değer artışı şeklinde değişim olması ise, dünya ekonomisinde herhangi bir gelişmekte olan ülke açısından dövizle işlem yapmayı zorlaştırır. Aynı zamanda hem gelişmiş hem de gelişen ekonomilerde enflasyon korkusu ile birlikte ABD merkezli faiz oranlarının artacağı beklentisi de, kuru hareketlendirebilir.

Türkiye’de ekonomideki belirsizliklerin kaynakları küresel salgın ve jeopolitik riskler önceliklidir. Küresel ekonomide meydana gelen Brexit, Çin-ABD ticaret savaşları, İran ve Rusya ambargoları, Libya krizi, Doğu Akdeniz mücadelesi gibi tamamı belirsizlikleri artıran gelişmeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumda MB para politikası araçlarını jeopolitik belirsizliklerin yönetilmesi sırasında kur operasyonlarında kullanmıştır. MB verilerine göre, döviz rezervleri incelendiğinde, 2016 yılının başında yaklaşık 93 milyar dolar seviyesinde, 2021 yılının Mart ayında ise 54 Milyar dolar seviyesinde gözükmektedir. Döviz rezervlerindeki azalış görünmesine rağmen, Türkiye’de en yüksek kur riski taşıyan özel firmaların dövizli borçları açık pozisyonlarındaki risk seviyesi kısmen de olsa azaltmayı başarmışlardır. 2016 yılında firmaların pozisyon açığı 189 milyar dolar seviyesindeyken, 2021 yılının başında 157,5 milyar dolar seviyesine düşmüştür. Firmaların artan kur dalgalanmalarına karşı kendilerini korumaya geçtiğini göstermektedir. Fakat firmaların geliştirdikleri koruma kalkanına rağmen, kurdaki ani artışlar kur tehdidinin de devam ettiğini de göstermektedir. Türkiye’de yüksek kur ihracatı artırıcı yönde etkisi olsa da, ithalat girdilerinin ve dış borçlanmanın maliyetini artırdığı için ‘kura bağlı’ rekabetçilik gücünün azalması gibi Türk ekonomisinde uzun dönemde yeni risklere neden olabilir. Bu nedenle ekonomide kur belirsizliğinin azaltılması piyasa güvenine bağlı olacaktır.

Türkiye için kurun istikrara kavuşması için dış risklerin azaltılması kolay olmayacağı için, iç piyasada dalgalanmayı artıran faktörlerin öne çıkarılması gereklidir. 2021 yılının başından beri vurgulanan ekonomide güven artırıcı önlemlerin alınması ve bir plana bağlı uygulanması daha önemli gözükmektedir. Türkiye’de Turgut Özal’ın öncülüğünde Serbest Piyasa Ekonomisine geçişte ortaya konulan program ve dönüşüm ekonomiyi 70’li yıllardaki sıkıntılardan kurtarmayı başarması ve Türk ekonomisini dışa açılmaya yönlendirmesi gibi, temel ve istikrarlı bir değişim modeline ihtiyaç duyduğumuz söylenebilir.

Küresel salgın karar vericiler için tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ekonomik şartları ağırlaştırmaktadır. Salgından kaynaklanan zorlukların yanında, yeninden zorlaşacak finansman şartları ekonomide dalgalanmaların artacağına yönelik işaretler taşımaktadır. Türk ekonomisinin dünyadaki en büyük üstünlüğü bütün zorluklara rağmen büyümesidir. Fakat ekonomi politikasındaki belirsizlikler, piyasa şartlarında döviz girişi ve uluslararası yatırımcılarının güvenini azaltıcı etkiler yapması halinde, kur dalgalanmalarının devam edeceğini ve Türkiye’nin finansman şartlarının etkilenmesi de mümkündür.

Prof. Dr. Mustafa Yıldıran

 

The post Kur Hareketleri ve Mali Gelecek first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
https://yirmihaber.com/kur-hareketleri-ve-mali-gelecek/feed/ 0
Nasıl egzersiz yapalım? https://yirmihaber.com/nasil-egzersiz-yapalim/ https://yirmihaber.com/nasil-egzersiz-yapalim/#respond Mon, 30 Nov 2020 18:27:13 +0000 https://yirmihaber.com/?p=1961 Her türlü kas iskelet sistemi ağrısı, kronik hastalık, kilo sorunları olan kişiler için her tedavi önerisinde söylenen egzersiz yapmalarıdır. Sadece hasta olanlar değil sağlıklı yaşamak ve hastalıklardan korunmak için de..

The post Nasıl egzersiz yapalım? first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
Her türlü kas iskelet sistemi ağrısı, kronik hastalık, kilo sorunları olan kişiler için her tedavi önerisinde söylenen egzersiz yapmalarıdır. Sadece hasta olanlar değil sağlıklı yaşamak ve hastalıklardan korunmak için de egzersiz elzem bir tedavi şeklidir ve bir yaşam biçimi olmalıdır. Ama nasıl yapalım, hangi egzersizler hangi durumlarda uygulanmalıdır? Bunlara bir göz atalım.

Aerobik egzersizler büyük kas gruplarının çalıştığı, solunum ve kalp atım sayısının arttığı egzersizlerdir. Yürüme, koşma, bisiklet, yüzme, dans, zumba aerobik egzersiz grubunda geçen egzersizlerdir. Bu egzersizlerin haftada 150 dakika yapılması, kalp, tansiyon, akciğer hastalığı gibi engel bir durum yoksa nefes nefese kalarak yapılması önerilen egzersizlerdir. Örneğin yürüyüş yaparken yanınızdaki kişi ile zorlukla konuşmanız lazım veya şarkı söyleyemeyecek kadar nefes nefese kalmalısınız. Haftada yapılması gereken 150 dakikayı istediğiniz gibi bölebilirsiniz. Yani örneğin 30 dakika 5 gün, 50 dakika 3 gün, günlük 50 dakikanın gün içinde 20-30 dakika bölünmesi gibi. Aerobik egzersizler vücut dayanıklılığını arttırır, kalp akciğer kapasitesini geliştirir, endorfin denen mutluluk hormonunun salgılanmasına neden olur. Yarattığı etkiler ile her türlü ağrının kontrolünde etkili egzersizlerdir. Ancak bu etkilerin ortaya çıkması için en az 8 hafta düzenli yapılması gerekir.

Bir diğer egzersiz tipi germe egzersizleridir. Vücudun ağrılı tablolarında hastalar istemeden kendilerini kasarlar veya eklem ağrısı varlığında eklem etrafındaki kaslar eklemi koruyup hareketini kısıtlamak böylece ağrıyı azaltmak için etraf kaslarda spazm ortaya çıkar. Bu burumda uzun süre kasılı kalan kasın boyu kısalır. Kasların boylarının kısalmasının bir nedeni de postür bozukluğu denilen duruş bozukluklarıdır. Kısalmış ve kasılı kalan kaslar bir süre sonra kendileri ağrı kaynağı olmaya başlarlar. Yani bir ağrı-kas spazmı-ağrı döngüsü ortaya çıkar. Bu döngüyü kırmanın yollarından biri kasların optimal yani olması gereken uzunlukta olması sağlamak ve güçlendirmektir. Germe egzersizleri özellikle omurgayı ilgilendiren ağrılarda (boyun, sırt, bel), fibromiyalji ve migren gibi kronik ağrılarda oldukça etkili egzersizlerdir. Genel sağlığı korumak, kas iskelet sistemi yaralanmalarından korunmak için sağlıklı kişilerce de egzersiz programlarına eklenmelidir. Günde bir kez uygun teknikle yapılması, gerilen kasın en az 20 saniye uzamış pozisyonda tutulması esastır. Germe egzersizleri öncesi ısınma yapılması germe sırasındaki olası yaralanmaları önlemek açısından önemlidir.

Güçlendirme egzersizleri eklemin veya omurganın daha sabit olmasını, hareketler esnasında daha dengeli hareket yapmasını sağlar. Bir anlamda korse gibi etki gösterir diyebiliriz. Güçlendirme için vücut ağırlığı veya egzersiz yaparken kullanılan ağırlıklardan faydalanmak mümkündür. Bel, kalça, diz, ayak bileği gibi yük taşıyan eklemlerinde ağrısı olan hastalarda vücut ağırlığı ile uygulama yapmak ağrıyı arttırabileceğinden egzersiz ağırlıklarının kullanılması daha uygun olabilir. Düşük ağırlıklarla başlayıp zaman içinde arttırmak esastır. Güçlendirme egzersizlerinin de aerobik egzersizler gibi endorfinleri arttırdığı, egzersiz planlarına mutlaka eklenmesi gerektiği belirtilmektedir. Sağlıklı kişiler şınav, plank, squat gibi büyük kas gruplarına vücut ağırlığı ile güçlendirme yapmaları en kolay yoldur. Vücut ağırlığı ile güçlendirme yapılacak ise az sayıda tekrarla başlanması tekrar sayısının ve yüklenmenin giderek arttırılması önerilmektedir.

Bu saydıklarımız klasik egzersiz teknikleridir. Bu tekniklerin tümünü içeren, içine fonksiyonellik katılan egzersiz planları giderek daha fazla taraftar bulmaktadır. Yüksek yoğunluklu aralıklı egzersiz, tabata bunlardan ikisidir. Bu egzersizlerin eğitimli kişilerce yaptırılması gerekmektedir.

Özetle; egzersiz yapmak ağrının giderilmesi, ağrıdan korunmak ve sağlığı devam ettirmek için şarttır. Egzersiz ile tansiyon, şeker hastalığı veya insülin direnci, kolesterol yüksekliği gibi kan lipitlerinin bozukluğu tablolarının tedavisi de mümkündür. Kişi kas gücü ve oksijenlenmesi arttığı için kendini daha iyi hisseder, daha rahat uyur, sabah daha rahat kalkar. Depresif yakınmalar, endişeler azalır.

Egzersiz planlamasında en önemli sorun kişinin veya hastanın egzersize başlaması ama devam ettirememesidir. Hastalar ağrısı geçince, sağlıklı kişiler ise hevesleri geçince egzersizi bırakmaktadır. Burada en önemli faktör hastanın ya da sağlıklı kişinin sevdiği egzersizi bulması gerektiğidir. Gördüğümüz kadarıyla hiç kimse sevmediği egzersizi devam ettirmiyor. Bir de egzersizin ulaşılabilirliğinin rahat olması gerekiyor. Yapılan çalışmalarda bir hareket paterninin hayata yerleşmesi, alışkanlık haline gelmesi için bunun en az 60 gün yapılması gerektiği belirtilmektedir. Yani hem alışkanlık kazanmak hem de egzersizin faydalarını vücudumuzda net olarak izleyebilmek için 8 haftaya ihtiyacımız var. Hadi bir gayret diyelim, sonuç çok güzel olacak.

Sağlıkla kalmanız dileğiyle.

Prof. Dr. Füsun Şahin 

Soru ve görüşleriniz için;

fsnsahin@hotmail.com 

0533 503 40 13 

 

The post Nasıl egzersiz yapalım? first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
https://yirmihaber.com/nasil-egzersiz-yapalim/feed/ 0
Belim Neden Ağrıyor? https://yirmihaber.com/belim-neden-agriyor/ https://yirmihaber.com/belim-neden-agriyor/#respond Mon, 02 Nov 2020 17:03:56 +0000 https://yirmihaber.com/?p=1766 Bel ağrıları toplumun en yaygın görülen ağrılarından biridir. Yapılan bir çalışmaya göre 100 kişiden yaklaşık 67’sinde bel ağrısı var veya hayatının bir döneminde yaşamış (10 kişiden 7’si oldukça yüksek bir..

The post Belim Neden Ağrıyor? first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
Bel ağrıları toplumun en yaygın görülen ağrılarından biridir. Yapılan bir çalışmaya göre 100 kişiden yaklaşık 67’sinde bel ağrısı var veya hayatının bir döneminde yaşamış (10 kişiden 7’si oldukça yüksek bir rakam!) Üstelik yaş seçimi de yok. Polikliniklerimize 16 yaşında genç de geliyor 85 yaşında bir delikanlı da. Cinsiyet olarak hanımlarda daha fazla görüldüğü bildiriliyor ama ameliyata daha çok erkekler gidiyor. Meslek olarak bir fark var mı? O da yok? Masa başında çalışanda da var, tarlada çalışanda da. Bu hastalar neden olmuş diye doktorlara sorduğunda masa başında çalışana hareketsizlikten, tarlada çalışana çok eğilip kalkmaktan diyoruz. Neyse konumuz bu değil.

Madem bel ağrıları bu kadar çok, gerçekten bel ağrıları neden oluyor?

Mesele tamamen bel arasındaki disk dediğimiz iki omur kemiği arasındaki jel gibi olan yapının dejenere olması yani eskimesi. Eskiyince ne oluyor? İçindeki life benzer yapılar kopuyor, disk içindeki sıvı içeriğini kaybediyor. Dolayısı ile diskin yüksekliği azalıyor. Diskin boyu azalınca omurların arkasındaki eklemler de bozulmaya başlıyor. Bu hasarlanma başladı mı devam edip gidiyor. Durdurmak mümkün mü? Hayır, ama yavaşlatmak mümkün.

Peki diskteki bu eskime neden oluyor? En önemli sebeplerden biri yaşlanma. Yaş ilerledikçe nasıl cildimiz kırışıyorsa aynı şekilde disklerimiz de suyunu kaybediyor ve arka eklemlerde hasarlanma oluyor. Diğer neden disklerimizi hasarlayacak hareketlerde bulunmamız. Bu hareketler bacaklar düz bir şekilde öne eğilerek çalışma, ağır kaldırma, vibrasyon yapacak cihazlarla çalışma gibi hareketlerdir.

Bir diğer sebep ise belimizi, disklerimizi korumak adına egzersiz yapmamaktır. Egzersiz ile bel, sırt ve karın kaslarını güçlü tutmak, belimizin etrafında doğal bir korse oluşturmak mümkündür. Ayrıca bacak kaslarımızı esnek ve güçlü tutmak da belimize binen yükü azaltır. Kaslarımızı güçlü ve esnek tutmak hareketlerimizdeki ahengi arttırır, bizi daha çevik yapar, bu da yaralanmalara daha az maruz kalmamızı sağlar.

Bel ağrısı olur da kilo fazlalığından bahsetmemek olur mu? Fazla kilo, eşittir, bele binen yük demektir. Yukarıda bahsettiğimiz uygun olmayan hareket yaptığımızda belimize binen yükün daha fazla olmasıdır. Ayrıca kilo demek yağlı dokudan inflamatuar denen bir anlamda dokulara zarar veren maddelerin salgılanması demektir. Yüksek kilonun hareket yeteneğini azaltmasından bahsetmiyorum bile. O halde o kilolar verilmeden bel ağrısından kurtulmanın ne kadar zor olacağı aklın bir kenarına yazılacak.

Kilo ile beraber sigaranın da bel ağrılarında son derece olumsuz bir faktör olduğunu belirtmek gerekir. Bir sigara içildiğinde en küçük kılcal damarlarımız yaklaşık 7 saat daralmış kalır. Disk yapısı zaten kanlanması az bir yapıdır. Bu kadar uzun süre oldukça azalmış kanlanma olunca otomatik olarak dejenerasyon yani hasarlanma olur, içindeki liflerin yapısı bozulduğu için kopmaya başlar ve yukarıda bahsettiğim dejenerasyon sıralaması gerçekleşir.

Sigaranın bir diğer zararı da öksürüğe neden olmasıdır. Her öksürdüğümüzde bir nevi ıkınma hareketi yaparız yani karın içi basıncımız artar. Karın içi basıncın artması ise disklere yük bindirir ve diskin içindeki çekirdeğin dışarı itilmesine neden olur, bu da bildiğimiz fıtıklaşma tablosudur.

Bel ağrısına neden olabilecek bir diğer faktör de kaslar v bağlardaki zorlanmalardır. Eğer vücudumuzun alışık olmadığı bir iş yaparsak, herhangi bir iş veya spor aktivitesi sırasında kendimizi aşırı zorlarsak kaslar ve bağlarda zorlanma meydana gelebilir. Özellikle önceden bel ağrısı geçiren kişiler zaten zeminde bir sorun olduğu için bu tip yaralanmalara daha açık olurlar. Bu yaralanmaların bir diğer önemli nedeni de bel etrafı kasların güçsüz olması ve gelen yükleri karşılayamadığı için yaralanmasıdır. Yani her şey egzersize geliyor farkındaysanız.

Bel ağrısının mekanizmasını anladığımıza göre korunmak için; kilo alınmamalı, sigara kullanmamalı, belimizi incitecek hareketlerden kaçınmalı ve düzenli egzersiz yapılmalıdır.

Sağlıkla kalmanız dileğiyle.

Prof. Dr. Füsun Şahin 

Soru ve görüşleriniz için;

fsnsahin@hotmail.com 

0533 503 40 13 

 

The post Belim Neden Ağrıyor? first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
https://yirmihaber.com/belim-neden-agriyor/feed/ 0
Salgınla Ekonomik Savaş: Sun Tzu’dan Dersler https://yirmihaber.com/salginla-ekonomik-savas-sun-tzudan-dersler/ https://yirmihaber.com/salginla-ekonomik-savas-sun-tzudan-dersler/#respond Sun, 13 Sep 2020 21:17:07 +0000 https://yirmihaber.com/?p=1387 Koronavirüsle mücadelede insanlık bir meydan savaşı yürütmektedir. Bu savaşı dünyada ve ülkemizde nasıl kazanacağımız veya büyük kayıplarla karşılaşmamız için mutlaka stratejik bir yönetim gerekmektedir. Strateji dünyasının ilk gurularından birisi olan..

The post Salgınla Ekonomik Savaş: Sun Tzu’dan Dersler first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
Koronavirüsle mücadelede insanlık bir meydan savaşı yürütmektedir. Bu savaşı dünyada ve ülkemizde nasıl kazanacağımız veya büyük kayıplarla karşılaşmamız için mutlaka stratejik bir yönetim gerekmektedir. Strateji dünyasının ilk gurularından birisi olan SunTzu’nun Savaş Sanatı kitabı salgınla yapılan ekonomik mücadelenin stratejik yapısını oluşturmada bize rehber olabilir. Sun Tzu, milattan önce altıncı yüzyılda yaşadığı düşünülmektedir. Yaşadığı dönemde Çin’deki beyliklerden birisinin hizmetine girerek danışmanlık yapar ve Savaş Sanatı eserinde tecrübelerinden dünyanın ilk strateji kitabını kaleme alır.

Sun Tzu savaş için ‘savaş bir ülkenin baş sorunu, ölüm kalım yeri var yada yok olma yoludur; muhasebesiz olmaz’. Bu düstur, korana virüs içinde rahatlıkla söylenebilir. Şu ana kadar 29 milyona yakın insana bulaşan ve yaklaşık bir milyon insanın ölümüne sebep olan İspanyol gribinden sonraki insanlığın karşı karşıya kaldığı en büyük sağlık sorunudur. Bütün dünya bütün imkanları ile salgınla savaşmaktadır. Bu savaşta en büyük darbeyi ekonomiler aracılığıyla insanlık almakta ve özellikle düşük gelir grupları, gündelik ekonomik faaliyetleri sürdürenler, yiyecek bulmakta zorluk çekenler öncelikli olmak üzere insanlık büyük bir iktisadi savaş vermektedir. Peki Sun Tzu’ya göre salgınla mücadelede ekonomik savaşı nasıl yapacağız? Sun Tzu’ya göre herhangi bir savaşta savaşı yönetenler beş unsuru dikkate almak zorundadır: Bunlar, (1) Yol, (2) Gök, (3) Yer, (4) Komutan (5) Kural.

  • Yol deyince vizyon ve fikir birliği kastedilmektedir. Toplum ile yöneticisi aynı duygularla ve idealle savaşa katılabilir. Koronavirusle mücadelede buna dikkat etmeyen ABD, Brezilya ve İngiltere gibi ülkeler kriz yönetiminde kaosla karşılaşarak, daha savaşın başında büyük yenilgiler aldılar. Çin, Yeni Zellanda ve Türkiye gibi ülkeler ise savaşta başarılı bir görünüm gösterdiler.
  • Gök kavramı ise, zaman ve dağal şartları ifade etmektedir. Örneğin salgınla mücadelede grip, zatürre gibi hastalıklarında yoğun olduğu kış aylarında mücadele etmek daha zor ve ekonomik maliyetleri daha yüksekti.
  • Yer denildiği zaman, uzaklık-yakınlık, genişlik darlık gibi mekanla ilgili unsurlardır. Bu konuda ülkeler sokakların boşaltılması ve insanların yalnız yaşamalarına yönelik uygulamaları örnek gösterilebilir. Özellikle karantina uygulamaları yer ile ilgilidir. Ama ekonomide en büyük savaş bu alandadır. Ekonominin faaliyet alanlarının olduğu pazaryerleri, işyerleri ve fabrikalar kullanılamaz duruma gelmiştir. Salgın döneminde ekonomik mücadele dijital mekânlara taşınmıştır. Ülkeler, firmalar ve bireyler arasında dijital mekânı iyi kullananlar salgına rağmen büyük ekonomik sıçramalar yapmıştır. Alibaba, Wallmart gibi şirketler %20 ile %50 arasında değer kazanmıştır.
  • Komutan, ekonomik savaşın yöneticilerinin vasıflarıdır. Salgınla ekonomik mücadelede yöneticilerin güvenilirliği, insancıllığı, cesareti ve ciddiyeti savaşın kazanılmasındaki stratejik unsurlardandır. Brezilya Devlet Başkanı bu konuda en kötü örnektir.
  • Kurallar, savaşın organizesi ve tedariki için yapılanlar kapsar. Salgınla ekonomik mücadelede halkın tedarik kanallarının açık tutulması ve sağlık hizmetlerine ulaşımı en stratejik unsurlardır. Bu konuda Çin ve Türkiye salgının şu ana kadar olan kısmında genelde iyi örnek olarak verilebilir.

Savaşların sonunda zafer bile olsa uzun süren savaşlar millette yılgınlık ve yönetimlerde yorulma belirtileri ortaya çıkarır. Bu nedenle, salgının muhtemel ekonomik kayıplarının tam hesaplanması stratejik olandır. Bu savaşta üstünlük için ekonomik tedarik unsurlarının düşmandan sağlanması ve destek kuvvetlerini zinde tutmak önemlidir. Bu anlamda ülkede işgücü piyasalarının çalışması ve üretim sürekliliği diğer ülkelere karşı en önemli üstünlüktür. Dolayısıyla ekonomik savaşta üstünlük sağlamak, işsizliğin artmaması, fiyatların yükselmemesi ve tedarik kaynaklarının zenginliği önemlidir. Sun Tzu bu durumu uzak ülkelere savaşa çıkılması ile anlatır. Bizde salgınla mücadelenin uzaması ile kıyaslayabilir. Sun Tzu kitabının altıncı sayfasında bu durumu ‘ülkenin fakirleşmesi ordunun uzak sefere çıkmasındadır. Uzak sefer halkı yoksullaştırır. Ordunun yakınında fiyatlar yüksek olur, fiyatlar yüksek olursa halkın ekonomik gücü tükenir. Ekonomi iflas edince acilen zorla özel vergiler tahsil edilmeye başlanır. Güç tükenir, elde avuçta bir şey kalmaz, ülke halkı, her aile dara düşer.Böylece giderlerin bir kısmı halka yüklenir’ şeklinde tamamen ekonomik olarak açıklar.

Savaşı kazanacak komutanın ise, riskli yerleri, kiminle barış yapılacağını, kiminle hiç savaşılmayacağını ve kiminle sonuna kadar savaşılmasına karar vermesi gerektiğini söyler. Bu durumda, ekonomide bütçe kaynaklarının sınırsız olamadığını, kamu harcamalarının sellektif yapılması gerektiğini, gelirlerin ise daha fazla artırılamayacağını göz önüne alınmasını bu durumda en iyi alternatifin ekonomik olarak düşük maliyetle borçlanma olacağı ortaya çıkmaktadır. Kamu mali politikasının uzun süreli korunması salgınla mücadele en önemli stratejik unsur olarak düşünülmelidir.

Sun Tzu’nun tarzıyla ifade edecek olursak, ekonomide kanyakların savaşın ortasından tüketilmemesi, vasıflı/iyi yetişmiş/liyakatlı savaşçılarla ordunun yönetilmesi,  yorgun/hasta halka daha fazla yüklenilmemesi ve toplumun/askerlerin morallerinin sürekli yüksek tutulması bu savaşın kazanılmasında önemlidir. Salgınla mücadelede daha fazlası için, Sun Tzu, Savaş Sanatı, Türkiye İş Bankası Kültür yayınlarını okuyabilirsiniz.

Prof. Dr. Mustafa Yıldıran

The post Salgınla Ekonomik Savaş: Sun Tzu’dan Dersler first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
https://yirmihaber.com/salginla-ekonomik-savas-sun-tzudan-dersler/feed/ 0
Durgunluk Paradoksu ve Ekonomide Tarz Sorunu https://yirmihaber.com/durgunluk-paradoksu-ve-ekonomide-tarz-sorunu/ https://yirmihaber.com/durgunluk-paradoksu-ve-ekonomide-tarz-sorunu/#respond Sun, 09 Aug 2020 22:05:57 +0000 https://yirmihaber.com/?p=1204 Küresel salgında ekonomi yönetimi, eski zamanlardan daha zor. Ortaya durgunluk paradoksu çıkıyor. Durgunluk paradoksu, ‘salgın, ekonomik kriz veya doğal afet gibi durumlarda paranın dönüş hızı yavaşlaması hatta durmasına rağmen, insanların..

The post Durgunluk Paradoksu ve Ekonomide Tarz Sorunu first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
Küresel salgında ekonomi yönetimi, eski zamanlardan daha zor. Ortaya durgunluk paradoksu çıkıyor. Durgunluk paradoksu, ‘salgın, ekonomik kriz veya doğal afet gibi durumlarda paranın dönüş hızı yavaşlaması hatta durmasına rağmen, insanların ekonomide talebin sürekliliğinin sağlanması zorunluluğu’olarak tanımlanabilir. Ülkelerde bu dönemde ekonomi politikasının en büyük açmazı da budur. Brezilya, Türkiye ve Güney Afrika gibi ülkeler para birimlerinin küresel kullanımlarının da düşük olması nedeniyle, durgunluk paradoksuna daha fazla maruz kalmaktadır. Çünkü parasal genişlemenin maliyetleri bu ülkeler için gelişmiş ülkelerden daha yüksektir. Ortaya çıkan problemlerin çözümünde ekonomide alınan kararların riske yönelik etkileri veya dışsallıkları da yüksek olmaktadır. Küresel salgındaki ekonomileri hareketlendirmek için uygulanan politikaların meydana getirdiği riskler incelendiğinde;

  • Ekonomiye canlandırmak için uygulanan ‘kurtarma paketleri’ bütçe açıklarını tetiklemekte;
  • düşük faiz politikası’ dengesiz kredi büyümesi nedeniyle, hanehalkı borçluluk riskini artırmakta;
  • ‘sosyal güvenlik teşvikleri’ yine bütçe üzerindeki baskıları artırmakta;
  • Yerli paraya belirlenen ‘baz faiz oranı’ dışlama etkisi nedeniyle döviz talebini artırmaktadır;
  • genişletici maliye ve para politikaları’ dengesiz talep gücünü artırdığı için fiyatlar genel seviyesini artırdığı için enflasyon üzerindeki baskıyı artırmaktadır.

Küresel salgında gelişen ülkeler açısından ‘ekonomide gelişmiş ülkelerden bağımsız politika üretebilme kabiliyeti’ sorunu yeniden gündeme geldi. Açıkçası gelişen ülkeler, kendileri için özgün bir model geliştiremeden ekonomik istikrarı ve büyümeyi sağlaması mümkün değildir. Örneğin, Singapur, Güney Kore veya Japonya gibi örnekler incelendiğinde genel anlamda piyasa temelli kapitalist gelişme modeli uygulanmasına rağmen ‘stratejik ekonomi modeli’ denilecek dış ticaret ve küreselleşme odaklı yüksek teknoloji üretmeye dönük kendi tarzlarını oluşturarak gelişmiş ekonomiler arasına girdiği söylenebilir. Gelişen ekonomiler arasında Meksika, Türkiye ve Brezilya gibi ülkeler ise ekonomide tarz oluşturamayıp üretim kabiliyetlerini kendi tarzlarına göre oluşturamadığı için ekonomik istikrar sağlamada her türlü kriz ortamında daha fazla zorluk çekmektedir.

Küresel salgından sonra gelişen ekonomiler, paranın akışkanlığının ve küresel tedarik zincirinin bozulması ile oluşan boşluğu popülist ve genişletici ekonomi politikası uygulamaya koymaktadır. Uygulanan politikalar virüsle mücadele açısından kısa dönemde başarılı olabilecek, fakat uzun dönemli olarak finansal maliyeti yüksek olan politikalardır. Bu politikalarının sonucunda, bütçe açıklarının artışı, yüksek borçlanma, bankacılık sistemi açıkları ve bütün mali sorunların sonucunda muhtemel yüksek enflasyon sorunu beklenmektedir. Salgın döneminde ortaya çıkan yüksek işsizlik, büyük bütçe açıkları, durgunluk ve enflasyon sorunları da ekonomilerin gelecekte uğraşacağı ekonomik sorunlardır. Bütün bu sorunların çözümünde ilk akla gelmesi gereken konu, ekonominin gelişme vizyonunu ortaya koyacak, tarzı olan ekonomik anlayışın geliştirilmesidir. Türkiye için de ekonomi de özgün bir tarzının geliştirilmesi, ekonomideki dalgalanmalara karşı strateji zeminin sağlamlaştırılması açısından gereklidir.

Prof. Dr. Mustafa YILDIRAN

The post Durgunluk Paradoksu ve Ekonomide Tarz Sorunu first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
https://yirmihaber.com/durgunluk-paradoksu-ve-ekonomide-tarz-sorunu/feed/ 0