makale – Denizli Haber Denizli Güncel https://yirmihaber.com Denizli Haber Mon, 26 Jul 2021 22:15:53 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.4.4 Prof. Dr. Mustafa Yıldıran’ın Yeni Yazısı; “Salgına Karşı Sanayi ve İhracatın Yükselişi” https://yirmihaber.com/salgina-karsi-sanayi-ve-ihracatin-yukselisi/ https://yirmihaber.com/salgina-karsi-sanayi-ve-ihracatin-yukselisi/#respond Mon, 26 Jul 2021 22:13:06 +0000 https://yirmihaber.com/?p=4072 Türk ekonomisinin güçlü yönü salgında ortaya çıktı. Türk sanayisinin küçümsenmeyecek bir beceri ve uyum yeteneğine sahip olduğu gerçeği salgındaki bütün olumsuzlukların içerisinde ümit veren ekonomik faktör. Türk sanayisinin yükselmesini sağlayan..

The post Prof. Dr. Mustafa Yıldıran’ın Yeni Yazısı; “Salgına Karşı Sanayi ve İhracatın Yükselişi” first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
Türk ekonomisinin güçlü yönü salgında ortaya çıktı. Türk sanayisinin küçümsenmeyecek bir beceri ve uyum yeteneğine sahip olduğu gerçeği salgındaki bütün olumsuzlukların içerisinde ümit veren ekonomik faktör. Türk sanayisinin yükselmesini sağlayan bir diğer ekonomik beceri de ihracat yeteneği. Bazı olaylar çabuk unutuluyor, ama bu başarı da Türk sanayicilerinin yetenekleri ekonomi için çok önemli. Fakat bu konuda ilk övgüyü Türkiye’yi ekonomide dönüştüren büyük devlet adamı eski Başbakan ve Cumhurbaşkanı Turgut Özal hak ediyor. Eğer vaktiniz varsa Mehmet Ali Birand’ın muhteşem 32. Gün arşivinden ‘Özal’lı yıllar’ bölümünü izlerseniz daha iyi anlayacaksınız. Biliyorsunuz ki, Türkiye Süleyman Demirel’in Başbakan olduğu ve Özal’ın başbakan müsteşarı olarak öncülük ettiği 24 Ocak 1980’de 24 Ocak Kararları ile Türk ekonomisi kapalı bir iktisadi yapıdan dışa açık ve ihracat
yönelimli bir ekonomi olmaya karar verdi. Böylece 1983 yılında başlayan Özal’ın başbakanlığında ANAP iktidarı, 24 Ocak Kararları ile belirlenen ekonomik hedefleri uyguladı. Özellikle de Özal, ihracat yönelimli ekonomi politikası için işadamlarını yönlendirdi ve cesaretlendirdi. O kadar büyük bir değişim tek başına sağladığı bile söylenebilir. Aynı belgeselde Sakıp Sabancı dönüşüm araçlarından sadece bir tanesi olan ihracat için KDV iadesinin verilmesini anlayamadıklarını ve ekonominin iflas edeceğini düşündüklerini Özal’a karşı mahcubiyetini söylemektedir. İşte bu dönüşümün kırk yıllık sonucu olarak günümüzde Türk sanayicisinin ve ihracatçısının salgında başardıkları ile karşımıza çıkmaktadır.

Salgın döneminde Türk ekonomisinde hizmetler sektöründe meydana gelen durgunluğun sanayi sektöründe oluşmadığı görmekteyiz. Kamunun uyguladığı kısa çalışma ödeneği, kredi kolaylıkları ve diğer desteklerin de amaçlarına sanayi açısından ulaştığı gözlemlenebilmektedir. Yalnız döviz kurundaki değer düşüklüğü ihracata dönük sanayiyi teşvik ettiğini görsek de, kurdaki gelişmeler ekonominin bütünü açısından risk oluşturmaktadır. Sanayi üretimindeki artış devam ederken, sanayi yapısı da düşük teknolojiden yüksek teknolojiye doğru dönüşmektedir. Salgında tüm dünyada yaşanmakta olduğu gibi Türk sanayisinin de dijital ve yüksek teknolojiye doğru bir dönüşüm
geçirdiğini görmekteyiz. Şekil 1’de gösterildiği gibi, Sanayi endeksi 2019 yılından beri sürekli artmaktadır ve yüksek teknoloji endeksi 2021 yılının Mayıs ayında %122 seviyesine kadar çıkmıştır.

Sanayideki dönüşüm ve becerinin en büyük yansıması da, ihracattadır. 2021 yılı ihracatının TİM tarafından 200 milyar dolar seviyesine çıkacağı tahmin edilmektedir. Ocak 2021’de aylık ortalama ihracat 13 milyar Dolar seviyesindeyken, Haziran ayında 18 milyar dolar seviyesine çıkmıştır. Ocak ayına göre ihracat yaklaşık %36 seviyesinde yükselmiştir. İller bazında ise Batı Akdeniz ve Ege’deki bazı komşu iller arasında bir karşılaştırma da, Isparta ve Denizli’nin bölgedeki diğer illerden ve Türkiye ortalamasından daha hızlı bir ihracat artışı sağlamıştır(Şekil 2) . Denizli ilinin 1980’lere kadar giden ihracatçı geçmişi ve tekstil sektöründeki göreceli üstünlüğü ile sanayi de artan bir performans gösterdiği görülebilir. Salgın döneminde iller açısından ihracatın ekonomideki zorlukları aşmada yeniden alternatif olduğu da söylenebilir.

Ekonominin sanayi performansı İSO-500 Büyük sanayi firması verilerinden de anlayabiliriz. 2020 yılındaki 500 büyük sanayi araştırmasında da ortaya çıkan gerçek bütün risklere rağmen, sanayi işletmeleri esas faaliyet karlılığını(sanayideki üretimden kazanılan gelir) artırmış ve küçük de olsa reel büyüme gerçekleştirmiştir. Yani Türk sanayicisi kırk yıllık ekonomik dönüşümden sonra salgın döneminde aldığı destekle birlikte, sanayi de hem ayakta kalmış hem de salgın dönemine uyum sağlamayı başarmıştır. Sanayide başarılara rağmen, borç artış oranı, kur riski ve sürdürülebilir büyümeye yönelik değişimin tamamen sağlayamamış olması gibi riskler de gelecek açısından önemli tehditlerdir. Yine sanayide yüksek performans varsa da, uluslararası emsallerine göre Türkiye’deki sanayi işletmelerinin borsadaki değer düşüklüğü ekonomi açısından büyük bir risktir. Bu risk işletmelerin kolay el değiştirebileceği tehdidi nedeniyle, ekonomik güvenlik açısından da ele alınmalıdır. Türk sanayicisi ve ihracatçısının karşısındaki risklerin azaltılması ile farklı alternatiflerin de her zaman ortaya çıkacağını düşünmek gerekir. Türk sanayicisinin ve girişimcisinin sağladığı başarı, ekonominin tamamına aktarılabilmesi için 24 Ocak Kararları ile sağlanan büyük dönüşüm gibi yeni bir transformasyon gerekmektedir. Artık gelişmiş ekonomilerdeki gibi yenilikçi bir ekonomik yapı ve Kovid sonrası dönemde iklim değişikliklerine uygun karbon temelli bir ekonomik dönüşüm ekonomimiz için daha da önemli olacaktır.

Prof.Dr. Mustafa Yıldıran

 

The post Prof. Dr. Mustafa Yıldıran’ın Yeni Yazısı; “Salgına Karşı Sanayi ve İhracatın Yükselişi” first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
https://yirmihaber.com/salgina-karsi-sanayi-ve-ihracatin-yukselisi/feed/ 0
Dünyada Salgından Sonra Fakirlik Tehdidi https://yirmihaber.com/dunyada-salgindan-sonra-fakirlik-tehdidi/ https://yirmihaber.com/dunyada-salgindan-sonra-fakirlik-tehdidi/#respond Sat, 12 Dec 2020 22:03:45 +0000 https://yirmihaber.com/?p=2015 Küresel salgından en fazla düşük gelir grupları etkilenmektedir. Düşük gelir gruplarının salgın nedeniyle işlerini kaybetmeleri ile oluşabilecek fakirlik sorunu, yakın gelecekte küresel ekonominin önündeki en büyük engeldir. Dünya ekonomisinde gelişmiş..

The post Dünyada Salgından Sonra Fakirlik Tehdidi first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
Küresel salgından en fazla düşük gelir grupları etkilenmektedir. Düşük gelir gruplarının salgın nedeniyle işlerini kaybetmeleri ile oluşabilecek fakirlik sorunu, yakın gelecekte küresel ekonominin önündeki en büyük engeldir. Dünya ekonomisinde gelişmiş ülkelerde dâhil hızlı işsizlik artışı var. Dünya Çalışma Örgütü (ILO) raporlarına göre, Kovid’in görüldüğü zamandan Haziran ayının sonuna kadar ölçülebilen en iyimser senaryoya göre iş kaybı yaklaşık 140 milyon kişinin işini kaybettiği; en kötümser senaryoya göre de yaklaşık 340 milyon kişinin iş kaybettiği anlamına geliyor.

Dünyada gelir eşitsizliğinin çok yüksek olduğu Ortadoğu’da kovid nedeniyle oluşan ekonomik durgunluğun petrol fiyatlarını tarihi seviyelere düşürmesi, buradaki düşük gelirli insan gruplarını açlıkla mücadele edecek ortama itmektedir. Avrupa ve gelişmiş ülkelerde ise ekonomilerde iş gücü destek politikaları ile insanlar işsiz kalsa bile sosyal yardımlar ve işsizlik maaşları ile ekonomik fakirlik önlemeye çalışılıyor.

Dünya Bankasının araştırmalarına göre dünya genelinde 1,90 Amerikan doları altında geliri olanlar açlık sınırının altında yaşadığı ve 3,20 doların altında yaşayanlar ise mutlak fakirlik tehdidi altındadır. Ülkelerin artan yardımları sayesinde kısmen çözülebilen açlık ve yoksulluk sorunlarının 2021 yılında patlayacağı tahmine edilmektedir. Dünya bankasının tahminlerine göre mutlak fakirlik ve açlık sınırının altında yaşayanların sayısının 2021 yılında 160 milyon kişi ilave edilecektir.

Ülkelerin bütçeleri ne kadar süre işsizlik sorunu sübvanse etmeye dayanabilecektir? Sorusu bugünlerde ekonomi politika yapıcılarının gündeminde en üsttedir.Ülkeler açısından hane halkının borçluluk seviyesinin sürekli artması da desteklenmesi gereken bir açık haline gelmektedir. Hane halkı ve firmaların borç seviyelerindeki yükseliş orta ve üst gelir gruplarının devam eden süreçte fakirlik tehdidi altına sokmaktadır. Örneğin Amerika Birleşik Devletlerinde Hispanic ve Siyahi Amerikanlarda işsizlik artışı çok hızlı olduğundan ülkede sosyal olarak da hak arayışlarını ve sosyal olayları da tetiklemektedir. ABD bu sorunu çözmek için iki yıl boyunca genişlemeci para politikasını devam edeceğini açıkladı. Fakat parasal genişleme ekonomik büyümeyi hemen hızlandıramayacağı ve finans sisteminden alt gelir gruplarına aktarılması kolay olmadığı için fakirlik tehdidini ortadan kaldıramaz. Hindistan, Brezilya, Meksika ve Rusya gibi ülkelerde ise Kovid-19 yine düşük gelir grupları üzerinde derin yaralar açmaktadır. Yani dünya ekonomisinde Kovid-19 nedeniyle sokak yiyecekleri satışı, küçük esnaf faaliyetleri, sokak pazar satıcıları gibi unsurlar sağlıklı önlem alamayacak veya karantina uygulamalarında derinden etkilenen mikro işletme sahipleri de fakirlik tehdidine boyun eğmek zorunda kalacak gibi görünmektedir.

Türkiye’nin salgınla ekonomik mücadelede öncelikle işsizliğin önlenmesi ve KOBİ tarzı işletmelerin desteklenmesi şeklindeki politikalar 2020 yılının ilk altı ayında daralmaya rağmen toplumda olumlu etkiler sağlayabilmiştir. Aynı zamanda Türkiye’de kredi politikasının esnetilmesi nedeniyle ticari alanda ekonomik faaliyetler önemli seviyede devam etmiştir. İşsizlikte Mayıs 2020 TÜİK rakamlarına göre, 15 yaş üstü nüfusta geçen yılın aynı dönemine göre %0,1 artışla %12,9 seviyesinde gerçekleşti. Resmi kayıtlı iş gücü Türkiye’de desteklenmeye devam etmektedir. Türkiye’de kayıt dışı çalışanlar TUİK rakamlarına göre %4 ün üzerinde aynı dönemde azalmıştır. Burada kovid-19 döneminde ortaya çıkan risk, kayıt dışı çalışan veya günübirlik kazanç elde ederek hayatını idame eden mikro işletmeler, lokanta, kafe ve hızlı gıda üretimi yapanların işlerini kaybetmesi olarak ortaya çıkmaktadır.

Dünya ekonomisinde bütün ülkelerin odaklanması gereken en büyük ekonomik sorun, fakirlik tehdidinin önlenmesi olacaktır. Bunun için dünya küçük ve mikro hizmet işletmelerin nasıl bir destek programı ile yaşatılacağı ve oluşabilecek büyük işsizlik dalgası ile ilgili muhtemel sosyo-ekonomik sonuçlarının nasıl çözümleneceği yakın geleceğin en temel iktisadi sorunu olacaktır.

The post Dünyada Salgından Sonra Fakirlik Tehdidi first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
https://yirmihaber.com/dunyada-salgindan-sonra-fakirlik-tehdidi/feed/ 0
Virüs Baskısındaki Dünya Ekonomisi https://yirmihaber.com/virus-baskisindaki-dunya-ekonomisi/ https://yirmihaber.com/virus-baskisindaki-dunya-ekonomisi/#respond Sat, 30 May 2020 23:26:28 +0000 https://yirmihaber.com/?p=533 Dünya, Çin menşeili bir küresel salgınla mücadele etmektedir. Mücadelede ülkeler insanlarının sağlığını korumak kadar, ekonomik sorunlardan kaygı duymaktadır. Bilim adamları tarafından Çin’in Wuhan kentindeki yabani hayvan pazarındaki sağlıklı olmayan şartlardan..

The post Virüs Baskısındaki Dünya Ekonomisi first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
Dünya, Çin menşeili bir küresel salgınla mücadele etmektedir. Mücadelede ülkeler insanlarının sağlığını korumak kadar, ekonomik sorunlardan kaygı duymaktadır.

Bilim adamları tarafından Çin’in Wuhan kentindeki yabani hayvan pazarındaki sağlıklı olmayan şartlardan ortaya çıktığı düşünülen virüs nedeniyle küresel sağlık sorununun mağdurdur. Kaynak ülke olan Çin, ekonomik olarak ilk sarsılan ülkedir. Çin ekonomisi hızlı bir çöküş/ani durma (sudden stop) yaşamıştır. Çin ekonomisinde Ocak ve Şubat aylarındaki sanayi üretimi, yatırımlar ve tüketime dair bütün veriler negatif görünümlüdür. 1980’lerden bu yana ortalama % 6-11 arasında büyüyen Çin ekonomisi, ilk çeyrekte 40 yıl sonra negatif büyüyecek, dünyanın ikinci büyük ekonomisi ve en büyük ihracatçısının tamamen durduğunu gösteren veriler ortaya çıkmaktadır. Yaklaşık üç aylık virüs baskısında tamamen duran ekonomik aktiviteler, yeniden Nisan ayından itibaren düzetilmeye çalışılacaktır.

Virüs hızla yayılarak İran, İtalya, Fransa, Almanya, İngiltere ve ABD gibi ülkeleri baskısı altına aldı. Artık dünyadaki iki yüzden fazla devlet virüsün etkisindedir. 2 Nisan tarihli istatistiklere göre, vaka sayısı 1.000.000 kişiyi geçti, ölen insan sayısı da 53.000 kişiye ulaştı. ABD, İtalya ve İspanya’ya gibi ülkelerin sağlık sistemleri çökerek, sağlık kapasitelerinin yetersiz duruma gelmiştir. Virüs sadece sağlık sistemlerinin sonunu getirmemiş, aynı zamanda gelişmiş yedi ülkenin tamamının ekonomik faaliyetlerini durdurmuştur.

İtalya, Japonya, Almanya, İspanya, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Çin gibi ülkelerde ekonomik faaliyetlerinin durması finansal piyasalarda %20 ile %35 arasında düşüşler yaşandı. Ekonomilerde en büyük korku ise işsizlik ve sosyal patlamalar. Özellikle hizmetler sektöründe büyük oranda yaşanacak işsizlikler ve işsizlik fonlarına artan mali baskı ülkelerin sosyal güvenlik sistemlerini zorlayacaktır. ABD’de sadece Mart ayının sonunda işsizlik sigortasına başvuruların 10 milyon kişiye ulaşacağı ortaya çıktı. Artan sigorta ve sosyal güvenlik harcamaları ülkelerin mali yüklerini artıracağı için, refah devleti uygulamalarının sonlanmasını tartışmaya açılacaktır.

Dünya ekonomisinde 3 aylık bir pandemi baskısının 2020 yılında %2 seviyesinde global ekonominin büyümesini olumsuz etkileyeceği Oxford economics ve OECD gibi kurumların yayınları ortaya koymaktadır. Bu durumda turizm sektörü 2020 yılında %35 ile %50 küçülme yaşayacağı tahmin edilmekte. Lojistik, hava yolu taşımacılığı, bankacılık gibi alanlarda yoğun işçi çıkarma trendi dünyaya yayılacaktır. Ülkelerin en büyük sorunlarından birisi de, pandemi şeklinde salgınların sağlık kapasitelerini aşması nedeniyle, oluşacak mali yükün finansmanı sorunu olacaktır. Gelişmiş ülkelerin ekonomik sorunların aşılmasında ilk önlem olarak merkez bankaları aracılığı ile piyasaya para pompalanması şeklinde oldu. ABD 2 trilyon, Japonya 500 milyar  ABD Doları ve Almanya 800 milyar Euro piyasa para enjekte edeceğini duyurdu. Para bolluğunu rağmen ekonomide sirkülasyon sorunu nedeniyle ekonomik faaliyetlerde durgunluğun çözümlenmesi kolay görünmüyor. Virüse karşı herhangi bir zafer kazanılacağına dair işaret ortaya çıkmazsa, ekonomilerin çöküşü devam edecektir.

Türkiye’de virüs tehdidi ekonomik faaliyetleri durdurma noktasına getirdi. Özelikle ihracat ve turizm faaliyetleri tamamen durdu. Bunun yol açacağı etkilerin KOBİ esnaf ve az gelirli çalışanlara olumsuz etkilerini azaltmak için, hükümet kurtarma paketini devreye aldı. Ekonomik faaliyetlerin durmasının olumsuz etkilerini absorbe etmeye çalışıyor. Fakat özellikle ihracat gelirlerinin ve turizm gelirlerinin azalması ekonomi açısından önemli bir sorundur. Ekonomideki kurtarma gayretlerine rağmen işsizlikte artış ve enflasyonun yükselişi kısa dönemde karşılaşılabilecek sorunlar arasında görünmektedir. Türkiye’nin sağlık kapasitesinin yüksekliği ve sağlıktaki yeni yatırımlarının getirdiği avantaj sonucunda, sağlık sorunlarının yönetilebilirliğini artıracağı için, ekonomik etkilerin de azalmasına katkı sağlayabilir. Fakat Türk ekonomisinin uzun sürebilecek pandemi ile mücadele programı özelikle dış finansman ihtiyacını körükleyecektir. Sonuç olarak virüs dünyanın üretim ve finans çarklarını durdurdu. Artık 1990’larda ABD merkezli olarak dizayn edilmiş olan küresel mali sistem 2008’de aldığı finansal darbeden sonra, ikinci kez büyük bir çöküşle karşı karşıyadır. 2020 sonrası yeni ekonomik anlayışının dünyaya hakim olacağı kesindir. Bundan sonra ki tartışmalarımızın odak noktası, dünyada yeni ekonomik ve politik sistemin nasıl kurgulanacağıdır.

The post Virüs Baskısındaki Dünya Ekonomisi first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
https://yirmihaber.com/virus-baskisindaki-dunya-ekonomisi/feed/ 0
Özel Sektör borçları ve sıcak para ihtiyacı https://yirmihaber.com/ozel-sektor-borclari-ve-sicak-para-ihtiyaci/ https://yirmihaber.com/ozel-sektor-borclari-ve-sicak-para-ihtiyaci/#respond Sat, 30 May 2020 23:23:23 +0000 https://yirmihaber.com/?p=530 Yükselen ekonomilerde ülkeler arasındaki işlemlerin kolaylaşması ile riskleri de arttı. Yükselen ekonomiler (emerging economies), 1996 yılında Asya merkezli bir kriz yaşadı ve Asya’daki krizin temel nedeni de, özel sektörün dövizli..

The post Özel Sektör borçları ve sıcak para ihtiyacı first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
Yükselen ekonomilerde ülkeler arasındaki işlemlerin kolaylaşması ile riskleri de arttı. Yükselen ekonomiler (emerging economies), 1996 yılında Asya merkezli bir kriz yaşadı ve Asya’daki krizin temel nedeni de, özel sektörün dövizli borçlarının hızlı yükselişiydi.

Dünya ekonomisinde sıklıkla borçlanmanın yol açtığı krizler olmasına rağmen, ders alınmaması usuldendir. Amerikalı iki iktisatçı bunun adına “bu defa farklı: finansal düşüncesizliğin(başka türlü de çevrilebilir) sekiz yüzyıllık tarihi” 1 demişler. Sürekli olarak ülkeler/şirketler borçlanma nedeniyle krize girmelerine rağmen akıllı davranmadıklarını iddia etmektedirler. Yükselen ekonomilerde özel sektörün borçları 2005 yılının
sonundaki göstergeye göre 4,3 kat arttı. Aynı şekilde milli gelir içerisindeki payı da %50 seviyesine yaklaşmış durumda. 11 trilyon olan toplam dövizli borçlar, 2017 yılının üçüncü ayında 48,6 trilyon dolar seviyesine yükselmiştir.

Yükselen ekonomiler ortak özelliklerinden birisi de sürekli büyüyen bir piyasaya sahip olmaları. Son yıllarda Çin, Hindistan, Brezilya, Meksika ve Türkiye hızlı büyüme performansı gösteren ülkeler arasında. Bu ülkelere dışa açılması ihracatı ve döviz gelirlerini artırdı. Fakat son yıllarda büyüme performansı bazıları için eskisi kadar iyi değil. Bu ülkelerdeki özel sektör dışarıdaki faaliyetlerinin getirdiği kolaylıkla dövizle borçlanmaya devam ediyor. Fakat bu tercih özel sektörün finansal risklerini de tetiklemektedir. Dolayısıyla bütün yükselen ekonomilerde döviz talebini de tetiklenmekte. Yükselen ekonomiler sürekli artan bir iştahla sıcak paraya başvurmaktadır. Ekonomide bu tartışmalar, yükselen ekonomilerdeki özel sektörün sürekli artan döviz ihtiyaçlarını karşılayacak yeni yöntemleri de akla getirmektedir. Bu yöntemler arasında devletin özel sektörün borçlarını ödemesi önerilemez.

Fakat kamu, özel sektöre kredi kaynaklarına ulaşmayı kolaylaştıracak araçları sunabilir. Türkiye’nin son iki yıldır bu yöntemi tercih ettiği görünmektedir. Bu nedenle Türkiye’de özel sektörün borçlanmasında artan risklerin yönetimi için hem şirketlerin hem de finansı düzenleyici kurumların alternatifler üzerindeki yenilikçi görüşler her zamankinden daha gereklidir. Türkiye’de özel sektör için faizsiz finans araçlarına ve emtia temelli finansal işlemlere yönelmesi sıcak para ihtiyacını azaltabilir. Ayrıca Türkiye’de atıl finansal kaynakların bölgesel borsalar veya KOBİ borsaları yoluyla öz kaynak kullanımını ve şirketlerin iflastan önce el değiştirme imkânlarını kolaylaştırılmasını da sağlayacaktır. Mesela Denizli İşletme (KOBİ) Borsası ile şirketler yerel sermaye ile finanse edilerek büyüyebilir.

The post Özel Sektör borçları ve sıcak para ihtiyacı first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
https://yirmihaber.com/ozel-sektor-borclari-ve-sicak-para-ihtiyaci/feed/ 0
İşletmelerde Borç Tuzağı Sorunu https://yirmihaber.com/isletmelerde-borc-tuzagi-sorunu/ https://yirmihaber.com/isletmelerde-borc-tuzagi-sorunu/#respond Sat, 30 May 2020 23:17:04 +0000 https://yirmihaber.com/?p=528 Türk Ekonomisi ve hatta dünya ekonomisi için en büyük sorunlardan birisi de, borç tuzağı (debt trap). Ülkedeki iktisadi birimlerin dış borç alarak belirli bir dönem sonra sadece borç taksitlerini ve..

The post İşletmelerde Borç Tuzağı Sorunu first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
Türk Ekonomisi ve hatta dünya ekonomisi için en büyük sorunlardan birisi de, borç tuzağı (debt trap).

Ülkedeki iktisadi birimlerin dış borç alarak belirli bir dönem sonra sadece borç taksitlerini ve faizini döndürmeye çalıştığı içinden çıkılamaz duruma denilmekte, borç tuzağı. Türkiye’de devletin borç rasyosu düşük olmakla birlikte özellikle firmalar için borç tuzağı görünmektedir. BIS verilerine göre Türkiye’de özel sektör borçlarının milli gelire oranı 2008 yılında %32 seviyesindeyken on yıl içinde %80 seviyesini geçmiştir. Yine Türkiye’nin 500 büyük sanayi kuruluşunun 2008 yılında borçlarının aktiflere oranı %52 seviyesindeyken, 2017 sonunda %63 seviyesine çıkmıştır. Yani firmaların borçlanması artarken, öz kaynaklarının payı sürekli azalmaktadır. Ekonomide büyümenin devam ettiği dönemlerde borcun finansmanında zorluk yaşanmazken, ekonomideki kur manipülasyonundan sonra sepet kurun 4 Türk Lirası bandından 6 Türk lirası bandına doğru kayması ile birlikte yurtdışı finansman imkânlarında zorlaştı, yani firmaların borç tuzağından çıkması zorlaşmaktadır.

Özel sektörün borç tuzağından çıkması için hızlı büyüyen bir piyasa, nakit sıkışıklığına neden olmayacak bir kredi kolaylığı ve kredi bilitenin sürekliliği gerekmektedir. 2018 yılında kamunun özel sektöre yönelik kredi desteğini artırmasına rağmen, özel sektör üzerinde kur dalgalanmaları ve faiz yüksekliği önemli bir baskı oluşturmaktadır. Firmalar açısından yapılabilecekler arasında, finansal yönetimin geliştirilmesi ve alternatif pazarlardan sağlanacak nakit girişlerine önem verilmesi kısa vadede alınabilecek önlemlerdendir.

Finansal yönetiminin nakit yönetimi, yatırım planlaması ve risk yönetiminden oluşan bölümlerinin yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Özellikle Türkiye’deki firmaların aile işletmesi olmasından kaynaklanan firma kaynaklarının ailenin mali kaynağı olarak görülmesi nedeniyle meydana gelen kayıt dışı işlemlerin çözümlenmesi ve finansın profesyonelleşememesi sorunlarının ivedilikle ele alınması gereklidir. Türk işletmelerinin son yıllarda yatırım harcamalarında hızlı davranmalarının da borç artışında etkisi olduğu göz önüne alınırsa, yeni dönemde yatırım planlamasında yeni yatırımdan çok modernizasyon ve verimlilik yönelimli tercihlere önem verilmesi gerekecektir. Asıl sorun ise risk yönetimi ayağındadır. Özellikle, kur riski, faiz riski ve enflasyon riskinin aynı anda tehdit ettiği piyasalarda işlem yapılması finansal yönetiminde riskten korunmanın önemini artırmaktadır.

Firmaların bu konularda eğitim ve yatırımlarını artırması gerekir. Avro ve Dolar karşısında Türk Lirası’nın değer düşüklüğü nedeniyle  Avrupa pazarlarına satış yapmak kolaylaştı. Buradaki en büyük sorun ise, kur kaynaklı artışlar nedeniyle daha yüksek miktardaki malı daha ucuza satarak ülkedeki kaynaklarının verimliliğini azaltacak bir gelişmenin olmasıdır. Firmaların bu girdaptan çıkması için pazar çeşitlendirilmesi stratejisine daha fazla önem vermesi gerekecektir. Bu anlamda Afrika ve Asya(yeni İpekyolu) yönelimli bir pazarlama stratejisinin araştırılması ve odaklanılması sorunların aşılmasında önemlidir.  Bu dönemlerde firmaların strateji ve yönetim aklını geliştirmesi, gelecekte gelişmelerin olumluya dönüşmesi sırasında stratejik üstünlük sağlanmasına katkı sağlayabilir.

The post İşletmelerde Borç Tuzağı Sorunu first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
https://yirmihaber.com/isletmelerde-borc-tuzagi-sorunu/feed/ 0
Ticaret Savaşları ve Türkiye https://yirmihaber.com/ticaret-savaslari-ve-turkiye/ https://yirmihaber.com/ticaret-savaslari-ve-turkiye/#respond Sat, 30 May 2020 23:10:48 +0000 https://yirmihaber.com/?p=526 ABD dünya ekonomisinde yıllardır unutulan bir savaşı fitilledi. Dünya ekonomisinde tarifeler, anti-damping uygulamaları, kotalar, gümrük vergileri ve kur savaşları silahları ile yürütülen ticaret savaşı yeniden alevlendi. Neden dünya ticaret savaşına..

The post Ticaret Savaşları ve Türkiye first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
ABD dünya ekonomisinde yıllardır unutulan bir savaşı fitilledi. Dünya ekonomisinde tarifeler, anti-damping uygulamaları, kotalar, gümrük vergileri ve kur savaşları silahları ile yürütülen ticaret savaşı yeniden alevlendi. Neden dünya ticaret savaşına yöneliyor?

Dünya ekonomisi, ‘korumacılık’ tehdidini yeniden tartışıyor. ABD başkanı Trump, Amerika yeniden dünyada ilk olacak (America First) dedi ve savaşı başlattı. Savaşı başlatan, (a) büyük dış ticaret açığı, yaklaşık 570 milyar doları dış ticaret açığı veren Amerikan ekonomisi, bunun yaklaşık 370 milyar dolar seviyesinde ve 2008 yılından bu yana aralıksız artıyor; (b) Amerikan bütçe açığı, 1 trilyon doların üstünde ve sürekli borçlanmak zorunda, bunun da en güçlü finansörü Çin yatırımcıları; (c) Yüksek teknoloji ihracatında Çin, Hindistan ve Güney Kore sürekli olarak yenilik gelişerek ilerlemekte; (d) Rusya ve Çin yeni ipek yolu gibi projelerle dünyada ABD Avrupa ekonomik bağlarını değiştirecek büyüme trendi içerisinde olması gibi ABD ekonomisini etkileyecek sorunlar bulunmakta. Çin ise dünyada en hızlı büyüyen ekonomi ve dünyanın en çok ihracat yapan ekonomi olarak karşımızda. Onun sorunları ve talepleri farklı. Ülke büyük bir paradoks içerisinde büyümekte. Hem dünyanın en büyük üreticisi durumunda hem de yüksek teknoloji ile üretim yapabilmektedir. Ama bütün işlemlerini yaparken ABD dolarına bağımlı ve tasarruflarını tuttuğu en büyük rezerv para ABD doları. Ülkenin gelişmesinde ABD ve Avrupa menşeili yabancı sermaye öncü rol oynamakta.

Ticaret savaşlarının öncesinde herkes serbest ticareti savunurken, ABD Çin’in ucuz işgücü ve çevre maliyetleri olmadan yapılan üretim mekânı olmasını istedi. Büyük şirketleri ve bankaları, Çin’deki üretimi teşvik etti. Bugün Trump’ın karşı çıktığı politika, bir zamanlar ABD’nin finansal hizmetler sektöründe ilerlemesini ve ABD dolarının küresel para birimi haline gelmesini yolunu açan, Çin’in ucuz alın teri üzerine kurgulandı. Şimdiki soru ABD ticaret savaşı ile Çin’in Çelik ihracatını zorlaştırması ve tarım ürünlerine ek vergi konulması ile başladı. Bunun sonucunda ABD otomotiv sektörünün canlanması ve tarımda Çin’in daha pahalı alım yaparak dış ticaret açığının azalması planlanıyor. Tabi ki, artan vergi gelirleri ile bütçe açığı da azalacak. Bu politikasının ekonomik değeri yaklaşık 60 milyar ABD doları. Karşılığında Çin’de tarım ürünlerine, Şaraba ve Domuz etine ek gümrük vergi getirmekle tehdit etti. Sonuçta ise, borsalar %4’e varan değer kaybına neden oldu, dolar değerlendi, emtia fiyatları yükseldi. Dünya ekonomisinin en gergin dönemlerinden birisi başladı. Rusya’da ABD politikasının karşısında olduğunu açıkladı. En zor durumda olan ise, AB ülkeleri. Hem ABD politikası hem de Çin politikasından zarar görecekler. Almanya için pazarlarını yeniden gözden geçirmekte ve bu nedenle Türkiye ile iyi ilişkiler geliştirmesi de gerekebilir.

Türkiye ticaret savaşından etkilenir mi? Türkiye’nin en büyük zaafı maliyet enflasyonu riskinin artması. Türkiye’de çelik, petrol ve tarım ürünlerinin yükselmesi ile maliyet enflasyonu tehdidini karşımız çıkarmakta. Özellikle Türkiye’de dış ticaret açığı artarken döviz açığını da etkileyeceğinden, döviz fiyatları üzerindeki baskıyı artıracaktır. Ama Türkiye’nin önüne ABD’nin koyduğu engeller nedeniyle yeni fırsatlar da çıkacaktır.

The post Ticaret Savaşları ve Türkiye first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
https://yirmihaber.com/ticaret-savaslari-ve-turkiye/feed/ 0
Ekonomide Güven ve Korku https://yirmihaber.com/ekonomide-guven-ve-korku/ https://yirmihaber.com/ekonomide-guven-ve-korku/#respond Sat, 30 May 2020 23:06:11 +0000 https://yirmihaber.com/?p=524 2017 yılı Nobel Ekonomi ödülü davranış bilimi ve ekonomi üzerine çalışan ABD’li ekonomist Richard H. Thaler’dır. Ekonomistin en önemli eseri olan Nudge (Dürtme) adıyla Türkçe’ye 2013 yılında kazandırılmış. Ünlü ekonomiste..

The post Ekonomide Güven ve Korku first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
2017 yılı Nobel Ekonomi ödülü davranış bilimi ve ekonomi üzerine çalışan ABD’li ekonomist Richard H. Thaler’dır. Ekonomistin en önemli eseri olan Nudge (Dürtme) adıyla Türkçe’ye 2013 yılında kazandırılmış.

Ünlü ekonomiste göre ekonomi, “ insanın akıllı davranışları ile doğru kararları yerine; insanın bazen akıllı olmayan(aptalca) ve duygusal algıları üzerine bina edilen bir disiplin”dir. Yani ekonomi rasyonel davranan bireylerin bilimi olmaktan çok, duygu ve korkuları ile hareket eden sürekli hata edebilen insanın alanıdır. Ayrıca Thaler, ekonomide bir işin yapılması, bir tercihte bulunulması için içten gelen bir ‘dürtü’ olması gerektiğini,
ayrıca bu dürtünün ekonomik bir fenomen olması gerekmez. Tarihi bir olay, toplumda bireyleri etkileyen derin bir kültür veya bir aile geleneği bile ekonomik olayları tahrik eden bir fenomendir. Bireylerin yetersiz algılama gücüyle belirledikleri, davranış modelleri tercihlerini de etkiler.

Türkiye’de ekonomide izah edilemeyen olayların açıklanması Thaler’den sonra biraz kolaylaşmaktadır. Çünkü Türk ekonomisinin en kötü olduğu zamanlarda ekonominin hızla krizden çıkmasını sağlayan veya ekonominin yüksek büyüme dönemlerinde artan şikâyetlerin sebebini anlamak artık daha kolaydır. Türk ekonomisinde girişimcilerin eskinden beri ‘fizibilite etüdü’ veya ekonomik planlama gibi rasyonel unsurlardan çok, ‘dede mirası’ ‘tarihi
misyon’ veya ‘komşu rekabeti’ gibi faktörlerle hareket etmesini de anlamak mümkün. Ama en önemlisi ekonomide iyileşme olduğu dönemlerde insanların tasarruf etmeyi öğrenmesi ve geleceği tasarlaması gerekirken, işle hep öyle olacak şeklinde düşünme biçiminden kurtulmadan eğlence ve refah içinde yaşamak tercih etmesi de anlaşılabilmektedir. Bu durum ekonomik kriz dönemlerinde tersine döner; kimse harcama yapmak istemez ve bu durumda ‘korkular’ ekonominin küçülmesini perçinler. Türkiye’de hane halkının tasarruf meyli, son on yılda eskiye göre artmasına rağmen, %20 seviyesinin altındadır. Tasarruf azlığı ekonomideki sermaye açığı ve büyüme istikrarını etkileyen bir faktör. Bireylerin ve hane halkının ekonomide tasarruf etmesini teşvik edilmesi ve yenilik gücünün artırılması ile gelecek nesillerin de refahı artırılabilecektir. Yoksa ekonomide artan nüfus ve beklentilerdeki
olumsuzlukların yönetimi zorlaşmaktadır. Yani mikro davranış değişiklikleri, makro istikrarı da etkileyebilmektedir.

Son yıllarda Türk ekonomisinde ekonomide istikrarsızlık getirebilecek en önemli korku kaynağı, ‘terörist saldırılar’. Bu saldırılar ekonomide güveni ortadan kaldırıp kaosa neden olabilir. Bireylerin ve hanelerin ekonomik güvenliğini sağlamak için siyasi karar alıcıların Thaler’ın öğütlerini dikkate alarak ‘ekonomide güven ortamını perçinleyecek ve insanlara ilham veren dürtüleri harekete geçirmesi gerekir ki, istikrarlı büyüme ve güvenlik ortamı
sağlamlaşsın’. Ayrıca devletin yatırımcı ve müdahaleci olmaktan çok, işlerin doğrudan içine girmeden ‘özendirici’ ve ‘yönlendirici’ olması daha önemli görünmektedir. Bireylerin rasyonel olmayan ‘korkuları’, ekonomi politikalarının arkasındaki ‘güven’ dürtüsü ile hareket eden bir anlayışla yok edilebilecektir.

The post Ekonomide Güven ve Korku first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
https://yirmihaber.com/ekonomide-guven-ve-korku/feed/ 0
Kalkınma Planı https://yirmihaber.com/kalkinma-plani/ https://yirmihaber.com/kalkinma-plani/#respond Sat, 30 May 2020 22:56:13 +0000 https://yirmihaber.com/?p=520 2023 yılında ekonominin nasıl olabileceğine dair elimizde en somut kanıt açıklandı. On birinci Kalkınma planı Türk ekonomisinin 2019-2023 dönemi için iktisadi hedeflerini gösteren bir belge olarak karşımızda. On birinci kalkınma..

The post Kalkınma Planı first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
2023 yılında ekonominin nasıl olabileceğine dair elimizde en somut kanıt açıklandı. On birinci Kalkınma planı Türk ekonomisinin 2019-2023 dönemi için iktisadi hedeflerini gösteren bir belge olarak karşımızda.

On birinci kalkınma planı ilginç özelliği ise, hazırlıkları başbakan tarafından yapılan, planın uygulanması ise Cumhurbaşkanlığı rejiminde tamamlanması. 19.07.2019 tarihinde mecliste görüşülerek kabul edildi. Artık Cumhurbaşkanlığın onayı ile birlikte yürürlüğe girecektir. Planın ilk önemli özelliği Cumhuriyetimizin 100. Yılındaki hedeflerimizi gösteren en önemli belgesi. İkinci özelliği ise, Cumhurbaşkanlığı sisteminin ilk kalkınma planıdır. Kalkınma planları, devletçi ekonomi modellerinde etkin iktisat politikası aracıdır. Türkiye’nin Atatürk döneminde hemen devletçilik ilkesinin kabulünden sonra uyguladığı ilk sanayi planı, hedeflere ulaşma açısından en başarılı belgedir. 1960’dan sonra kalkınma planı uygulamasının başlaması ile birlikte daha çok temenni belgeleri olarak kaldığı söylense pek de yanlış olmaz. Planın Vaatleri Yüzüncü yılında Türkiye Cumhuriyeti için plan, sanayi temelli ihracata dayanan bir büyüme modelini önermektedir. Yani 1980’den sonra belirlenen temel iktisat politikasının sürdürülmesi esas alınmış. Plan Türkiye için yüksek gelir grubu ülkeler ile en yüksek insani gelişmişlik seviyesindeki ülkeler arasına girmesi amaçladığını söylemektedir. Bu amaçla 2023 yılında GSYH’nın 1.080 milyar dolara, kişi başına gelirin 12.484 dolara yükseltilmesi; ihracatın 226,6 milyar dolara çıkarılması; işsizlik oranının yüzde 9,9’a düşürülmesi; enflasyon oranlarının kalıcı bir biçimde düşük ve tek haneli rakamlara indirilmesi hedeflendiği olanda yer almaktadır. Hedeflerdeki Muhtemel Sapmalar Onuncu kalkınma planında 2018 yılının kişi başına gelir 15.996 ABD Dolar olarak hedeflenmiş, fakat gerçekleşmemiştir. 2019 yılı sonunda 9.000 ABD Dolarının altında olacağı tahmin edilmektedir. Bu durumda Türkiye’nin büyüme rakamlarını aşağı yönlü revize ettiğini söylemek mümkündür. Ayrıca, Türkiye’nin sermaye stoku ve sabit yatırımları yatırımlarının özel sektör ağırlıklı olarak kamunun 5 ile 6 kat fazlasını yapmayı planlamıştır. Bu hedefin gerçekleşmesinde Türkiye’nin son yıllardaki performansına bakıldığında yatırımlar özel sektör tarafından yapılsa bile, kamu sponsorluğunun artarak devam ettiği bu ortamda özel sektörün yatırımları da yeterince gerçekleşemeyebilir. Ayrıca büyüme hedefinin gerçekleşmediği durumlarda, özel sektör tüketim harcamalarında da düşüş yaşanabilir. Planda Türkiye’nin kamu politikaları ile artan sosyal harcamalarının sürdürülebilirliği de tartışılması gereken hususlardandır. Ayrıca tarım sektöründeki ve ithalata bağımlı sektörlerde meydana gelebilecek fiyat dalgalanmaları da bir risk faktörü olarak önemlidir. Küresel Ümitler Kalkınma planındaki küresel ticaretteki büyük ümitler ise, Çin tarafından ortaya konulan ‘Kuşak ve Yol Girişimi’ ile ilişkilendirilmiştir. Planda yedi farklı şekilde geçen kavram Türkiye için küresel ticarette ilk kez bir alternatif olarak kamu belgesinde yer alması yönünden önemlidir. Artık Türkiye’de bu alternatifin ciddi bir güçlü/zayıf/fırsat/tehdit analizinin yapılması gerekmektedir. Temenniler Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemin ilk ekonomi belgesi Kalkınma Planı, Türkiye’nin geleceğini demokrasi, hukuk devleti ve küresel ekonomik dengede daha ileri pozisyon edilmesi gereğini ortaya koymaktadır. Plandaki ekonomik hedeflerin tutturulması ve ekonomide katma değer üreten bir gelişmenin gerçekleşmesi bütün Türkiye’nin dileğidir.

The post Kalkınma Planı first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
https://yirmihaber.com/kalkinma-plani/feed/ 0
Ekonomide Kalkış Pozisyonu: Büyümeye Doğru https://yirmihaber.com/ekonomide-kalkis-pozisyonu-buyumeye-dogru/ https://yirmihaber.com/ekonomide-kalkis-pozisyonu-buyumeye-dogru/#respond Sat, 30 May 2020 21:37:16 +0000 https://yirmihaber.com/?p=478 Herhangi bir ekonomide çeyreklik dönemlerde üst üste iki dönem negatif büyüme gerçekleşmesi teknik resesyondur. Türk ekonomisi 2019 yılında bir resesyon sürecinden çıktı. Ekonomide 2016 yılında başlayan kur dalgalanmalarından sonra enflasyonda..

The post Ekonomide Kalkış Pozisyonu: Büyümeye Doğru first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
Herhangi bir ekonomide çeyreklik dönemlerde üst üste iki dönem negatif büyüme gerçekleşmesi teknik resesyondur. Türk ekonomisi 2019 yılında bir resesyon sürecinden çıktı.

Ekonomide 2016 yılında başlayan kur dalgalanmalarından sonra enflasyonda artış, faiz oranlarında yükselme, sanayi kapasitesi düşüş ve sonunda büyümede sorunlar yaşandı. 2018 yılından 2018 yılının son çeyreğinde başlayan daralma ancak 2019 yılının son çeyreğinde son ermiş gözükmektedir.

2020 yılının başı yeniden kalkış pozisyonu için bir işaret olarak algılanabilir. Artık yeniden yatırım ve harcama trendlerinde değişimle birlikte, ekonominin yeni bir toparlanma ve stabilizasyon dönemine girmesi hane halkı, firmalar ve diğer ekonomik aktörler tarafından umutla beklenmektedir. Ekonomide 2016’dan 2018 sonuna kadar enflasyon %24 seviyesine, işsizlik %15’lere yaklaşan bir olumsuz eğilimden, 2019 yılının sonuna doğru enflasyonun %12’lere ve faizlerin %10 seviyesine gelindi. Her şeyden önemlisi %75’lere düşen ekonomik ekonomik güven endeksi, yeniden %90 seviyesinin üzerini göstermektedir. Ekonomide işlerin yolunda olmadığı dönemde firmaların borsa değerlerindeki düşüş, borsayı yatırımcılar için avantajlı bir platform haline getirdi. Altı aylık süreçte BIST-100 endeksi 85 binlerden 125 bin seviyesine yükseldi. Yani ekonomide iyiye doğru bir yönelme olmaktadır. İyiye gidiş her şeyin yolunda olduğunu göstermekte midir? Sorusunun cevabı ise kolay değildir. Öncelikle kur yükselişi ve iç piyasadaki durgunluğu dışa açılarak çözme gayretinin sonucu olarak artan ihracat gelirleri ve azalan cari açıkta artık sınırlara ulaşıldığı ortaya çıkmaktadır. Yine faizlerin düşüşü ile birlikte Türk Lirası varlıkların getirisinde negatif getiri sınırına gelinmiştir. Ayrıca turizm gelirlerindeki artışla sağlanan döviz girişinde yeni artışların yeterince hızlı gelmeyeceği tahmin edilebilir. Ayrıca Amerika’daki seçim belirsizliği, Doğu Akdeniz’den kaynaklanan jeopolitik riskler ve sürekli sorun olarak göçmen krizinin devam etmesi gibi dışarıdan kaynaklanan sorunlar ile ekonomi karşı karşıya kalacaktır. Bu durumda ekonomide heyecan yaratacak ve piyasayı zinde tutacak yeni bir vizyon ve hikaye gereklidir. Özellikle de devam eden işsizlik baskısı ve dış kırılganlık beklentisi gibi zorluklarında üstesinden gelinecek kadar yüksek seviyede bir büyüme için önemli bir çıkış stratejisi ihtiyacımız devam etmektedir. Yeni Ekonomik Programın getirdiği olumlu hava ve Merkez Bankası’nın olumlu tutum Türkiye açısından yeniden avantaj sağlayabilecek yeni bir vizyoner çıkış beklentisini de artırmaktadır. 31 Ocak’ta AB yolculuğu biten İngiltere, büyük petrol gelirlerine rağmen istikrarsız İran ve sürekli siyasi/ekonomik pozisyonunu avantajlara çeviren Rusya’nın meydana getirdiği farklılıkları da gözeten yeni bir çıkış stratejisi Türkiye’nin büyüme yolculuğunu avantaja çevirebilir. Belki virüs baskısı altına giren Çin ekonomisinin üretim kaybı, Türkiye için sanayi üretimi artıran bir faktör bile olabilir.

The post Ekonomide Kalkış Pozisyonu: Büyümeye Doğru first appeared on Denizli Haber Denizli Güncel.

]]>
https://yirmihaber.com/ekonomide-kalkis-pozisyonu-buyumeye-dogru/feed/ 0