Yükselen ekonomilerde ülkeler arasındaki işlemlerin kolaylaşması ile riskleri de arttı. Yükselen ekonomiler (emerging economies), 1996 yılında Asya merkezli bir kriz yaşadı ve Asya’daki krizin temel nedeni de, özel sektörün dövizli borçlarının hızlı yükselişiydi.
Dünya ekonomisinde sıklıkla borçlanmanın yol açtığı krizler olmasına rağmen, ders alınmaması usuldendir. Amerikalı iki iktisatçı bunun adına “bu defa farklı: finansal düşüncesizliğin(başka türlü de çevrilebilir) sekiz yüzyıllık tarihi” 1 demişler. Sürekli olarak ülkeler/şirketler borçlanma nedeniyle krize girmelerine rağmen akıllı davranmadıklarını iddia etmektedirler. Yükselen ekonomilerde özel sektörün borçları 2005 yılının
sonundaki göstergeye göre 4,3 kat arttı. Aynı şekilde milli gelir içerisindeki payı da %50 seviyesine yaklaşmış durumda. 11 trilyon olan toplam dövizli borçlar, 2017 yılının üçüncü ayında 48,6 trilyon dolar seviyesine yükselmiştir.
Yükselen ekonomiler ortak özelliklerinden birisi de sürekli büyüyen bir piyasaya sahip olmaları. Son yıllarda Çin, Hindistan, Brezilya, Meksika ve Türkiye hızlı büyüme performansı gösteren ülkeler arasında. Bu ülkelere dışa açılması ihracatı ve döviz gelirlerini artırdı. Fakat son yıllarda büyüme performansı bazıları için eskisi kadar iyi değil. Bu ülkelerdeki özel sektör dışarıdaki faaliyetlerinin getirdiği kolaylıkla dövizle borçlanmaya devam ediyor. Fakat bu tercih özel sektörün finansal risklerini de tetiklemektedir. Dolayısıyla bütün yükselen ekonomilerde döviz talebini de tetiklenmekte. Yükselen ekonomiler sürekli artan bir iştahla sıcak paraya başvurmaktadır. Ekonomide bu tartışmalar, yükselen ekonomilerdeki özel sektörün sürekli artan döviz ihtiyaçlarını karşılayacak yeni yöntemleri de akla getirmektedir. Bu yöntemler arasında devletin özel sektörün borçlarını ödemesi önerilemez.
Fakat kamu, özel sektöre kredi kaynaklarına ulaşmayı kolaylaştıracak araçları sunabilir. Türkiye’nin son iki yıldır bu yöntemi tercih ettiği görünmektedir. Bu nedenle Türkiye’de özel sektörün borçlanmasında artan risklerin yönetimi için hem şirketlerin hem de finansı düzenleyici kurumların alternatifler üzerindeki yenilikçi görüşler her zamankinden daha gereklidir. Türkiye’de özel sektör için faizsiz finans araçlarına ve emtia temelli finansal işlemlere yönelmesi sıcak para ihtiyacını azaltabilir. Ayrıca Türkiye’de atıl finansal kaynakların bölgesel borsalar veya KOBİ borsaları yoluyla öz kaynak kullanımını ve şirketlerin iflastan önce el değiştirme imkânlarını kolaylaştırılmasını da sağlayacaktır. Mesela Denizli İşletme (KOBİ) Borsası ile şirketler yerel sermaye ile finanse edilerek büyüyebilir.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)