Putin hazmedemediği parçalanmanın intikam duyguları içerisinde Ukrayna’ya saldırdı. Ukrayna halkı, otuz yıldır komünizmin fakirlik ve dışlanmışlık mirasını, dünyanın en büyük nükleer faciasını ve batı ile Rusya arasında kalmışlık sorunlarının tamamını aşarak bağımsız bir devlete sahip olmanın tadını almışken saldırıya uğradı. Saldıran tarafın iddiaları yüzyıllar önceki gerçeği yanlışından ayırt edilemeyen tarihi vakalara ve bağımsız bir devletin kendi iradesi ile uluslararası bir organizasyona üye olmasının mümkün olmayacağı yönündedir. Putin yayılmacılık doktrini, 2014 yılında Ukrayna’nın Kırım Özerk Devleti’ni işgal etmesine rağmen, ülkenin öncelikle doğusu ve son olarak da ülkenin yönetimi ele geçirme hırsıyla işlemektedir.
İşgalin ekonomik yönü, siyasi ve tarihi cephesi kadar önemlidir. Öncelikle Rusya, Avrupa ekonomisi ile karadan bağlantı noktasıdır. Rusya’nın Ukrayna’yı ele geçirmesiyle, Azak Denizi, Odessa ve Kırım limanları ile Karadeniz ticaretini de kontrol edebilecektir. Dünya ekonomisinde yaklaşık iki bin yıldır en önemli ticaret hattı da Ukrayna’nın sahip olduğu bölgeden geçmektedir. Bu kadar büyük jeoekonomik bir üstünlüğü olan coğrafyanın ele geçirilmesi Rus yayılmacılık stratejisinin en önemli unsurudur. Rusların milli doktrini diyebileceğimiz Avrasyacılığında Ukrayna olmadan mümkün olamayacağı söylenebilir. Bu kadar önemli bir olayın ekonomik yönünü, Rusya’nın ekonomik hazırlığı, Ukrayna krizinin maliyetini ve muhtemel ekonomik sonuçları açısından değerlendirebiliriz.
İşgal Öncesi Ekonomik Hazırlık
Putin 2014 yılından beri ekonomik güvenlik odaklı bir politika uygulamaktadır. Bunun için üç temel strateji geliştirdi. Birincisi, petrol gelirleri ile ülkedeki finansal yeterliliği artırmak. Son beş yılda ortalama %20 büyüyen uluslararası rezervleri 600 milyar dolar seviyesine taşıdı. İkincisi de, Avrupa ile enerji ağlarını Ukrayna dışına çıkarmak. Özellikle büyük gerilimlere rağmen Kuzey akım projesi doğal gazın Almanya’ya tek elden ulaştırılması hedefi gerçekleştirdi. Böylece doğalgaza bağlantısını sağlayarak Ukrayna’nın enerji piyasasındaki önemini ve etkisini azaltmak. Üçüncüsü de, ülkede finansal işlemlerinin dolar ve Avrupa para birimlerinin etkisini azaltmak. 2020 yılında uluslararası rezervlerindeki dolar payını tamamen kaldırdı. Ayrıca Türkiye dedâhil bütün ülkelerle ulusal paralar üzerinden ticari anlaşmalar yaptı. Bu hazırlıkları 2019 yılında olgunluğa ulaşmasına rağmen, araya giren Kovidsalgını Rusya’nın saldırısını geciktirdi. 2022 yılında Ukrayna’nın AB veya NATO’ya katılması ihtimalinde Rusya’nın ekonomik riskleri de artacağından, artık işgali tamamlamak için daha fazla beklemedi.
Ukrayna Krizinin Maliyeti
Ukrayna krizinin maliyeti çok boyutlu analiz edilmesi gerekir. Öncelikle Rusya ekonomisine etkisi ne olabilir? Rusya ekonomisi için, muhtemelen Putin’in öngörmediği kadar büyük ambargo paketleri açıklanmaya başladı. Batı ve ABD ülkeleri, ticari ve finansal yaptırım kararlarını işgalin dördüncü gününde artırarak uygulamaya başladı. Bunlar arasında, sivil havacılık alanının kapatılması, rezervlerin dondurulması ve küresel ödemeler sisteminden çıkarılması şeklindeki yaptırımlar önemlidir. Özellikle, Rusya ekonomisinde içerideki halkın bankacılık sistemine yüklenmesi ve uzayabilecek bir savaş döneminde batıdan gelen ticari malların eksikliği, 1991’deki yokluktan da fazla etkileyecektir. Çünkü artık Rus halkı tüketimin farkına varmış kapitalist bir halktır. Ayrıca özellikle doğalgaz tehditleri nedeniyle Avrupa’nın alternatif arayışı hızlanacaktır. Bu durumda Türkiye’nin enerji güvenliği açısından bölgedeki önemi artacaktır. Rusya Azerbaycan gazının Türkiye’den AB’ye ulaşmasını tehditle engellese bile, İsrail, Katar ve Irak’tan tedarik edilecek gazların aynı hatlardan AB’ye ulaştırılması mümkündür. Rusya’nın Çin ve Hindistan piyasasına yeniden açılıncaya kadar yaşayabileceği ekonomik çalkantılar Putin yönetiminin işini zorlaştıracaktır. Ayrıca Rusya’nın kullandığı askeri teknolojilerin demode olduğu anlaşıldıkça caydırıcılık gücü de azalacaktır. Fakat orduların sahip olduğu teknolojilerinin yetersizliği anlaşılınca nükleer saldırganlığa geçmesi dünya ekonomisi için salgından sonraki en büyük kriz olacaktır.
Muhtemel Ekonomik Senaryolar
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi halinde Avrupa’nın enerji güvenliği tamamen Rusya’nın inisiyatifinde kalacaktır. Rusya Avrasyatahıl piyasasını tek başına ele geçirebilir. Karadeniz ticaretini tamamen kontrol edecektir. Ayrıca doğu Avrupa’ya doğru yayılma stratejisi izleyecektir. Bu durumda tahıl ve enerji fiyatları sıçrayacağı için, Rus ekonomisi açısından sıçrama etkisi yapacak bir gelişme olabilir.
Rusya’nın ilk beş günlük savaş performansı tartışılmakta ve ekonomik ambargo şiddeti sürekli artmaktadır. Bu durumda baskı altındaki Rus ekonomisinde ülkedeki şirketlerin değerini kaybetmesi, Rus oligarkların uluslararası servetlerini kaybetmesi ve bankacılık sisteminin çökmesi gibi altından kalkılamaz sorunlarla karşılaşabilir. Böylece 1991 yılındaki görüntüler yaşanabilir. Kısa sürede, Tataristan, Dağıstan ve diğer bölgelerde bağımsız ülkelerin sayısı artabilir. Putin bütün muhtemel risklerin karşısında ‘nükleer tehdit’ kozunu gerçekleştirmek isterse, dünya ekonomisi tarihi krizlerden birisine dahi maruz kalabilir.
Türk ekonomisine etkiler
Türk ekonomisi için Rusya’nın işgali ve nükleer tehdit, kısa ve uzun dönemli etkileri olacaktır. Kısa dönemde emtia fiyatlarının artışı ve insani kriz nedeniyle ekonomik yapı olumsuz etkilenecektir. Uzun dönemde ise, Rusya’nın enerji ticaretindeki yeri azaldıkça Türk ekonomisinin enerji kanalı olarak önemi artacaktır. Ayrıca Rusya’nın finansal sistemden çıkarılması halkın refahını olumsuz etkileyeceği için turizm talebi olumsuz etkilenecektir. Yine savaş nedeniyle artan jeopolitik riskler ülke riskini artırdığı için borçlanma maliyetlerini, döviz kurunun değerlenmesi nedeniyle artacak kur riski baskısı, tahıl ve doğal gaz maliyetlerinin artışı nedeniyle cari açık sorunu baş gösterebilir. Uzun dönemde Türkiye’nin para ve maliye politikasını değişmesi gerekecektir. Bütün dünya ekonomilerinde artan enflasyonun durdurulmaz boyutlara gelmesi de, Türkiye’de enflasyon riskini daha tetikleyebilecek potansiyele sahiptir.
Savaş, her hâlükârda insanları ve ülkeleri vahşi bir ortama sürükleyen acımasız insanlık suçudur. Putin savaşı Pandora’nın kutusundan çıkararak dünyaya yeniden taşıdığı için insanlık suçlarının ve ekonomik problemlerini sorumlusu olarak tarihe şimdiden geçecektir. Türkiye için en büyük ekonomik başarı savaştan uzak kalmak olacaktır.
Saygılarımla.
Prof. Dr. Mustafa Yıldıran
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)